öykü yarışmasında birinci olan öykü

Öykü Yarışması Ödülleri: Birinci: 8.000 TL. Teşvik (2 Kişiye): 1.000 TL. Öykü Yarışmasına Katılım Şartları: – İpek Şehir Öykü Yarışmasında konu sınırlaması yoktur. – Her katılımcı yalnız 1 (bir) öykü ile yarışmaya katılabilir. – Öyküler iki bin kelimeyi geçmemelidir. ÖyküŞahmeran adlı kullanıcının dünyanın en büyük profesyonel topluluğu olan LinkedIn‘deki profilini görüntüleyin. Öykü Şahmeran adlı kişinin profilinde 5 iş ilanı bulunuyor. Öykü Şahmeran adlı kullanıcının LinkedIn‘deki tam profili görün ve bağlantılarını ve benzer şirketlerdeki iş ilanlarını keşfedin. Öykü yarışmasında birinci olan Melisa Gönen Başkan Kurt'a kendi yazdığı kitabını hediye etti. - ESKİŞEHİR İhlas Haber Ajansı / Güncel Eski Hükümlü Öykü Yarışmasında Birinci Oldu. 25.11.2019 - 18:22 Yayınlanma. Güncelleme. Şanlıurfa’da düzenlenen törenle biriciye ödülü verildi. Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fatih Çam, Cumhuriyet Savcısı Çağdaş Akı, İl Milli Eğitim Müdürü İsmail Yapıcıer, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Hasan Finalekalan 12 öykü sırasıyla yüksek sesle okundu. Derken gündeme öyle bir öykü geldi ki, kötü okunsa bile, hepimizi gülmekten yere yatırıyordu. İkinci olan öykü sözgelişi 47 puan topladıysa, bu öykü 97 puanla birinci geldi. Yazarın adını ve kısa özgeçmişini açıklayan zarfı açıp baktık ki, Ali İhsan Mıhçı! Site De Rencontre Gratuite En Suisse. Genel olarak sözcük sayısı ile arasında olan anlatıya “kısa öykü” diyoruz.“Roman sayıyla kazanır, kısa öykü nakavtla,” diyor Julio Cortazar. Sanırım kısa öyküyle ilgili bugüne kadar söylenmiş en doğru sözdür. Aynı şey şiir ve fıkra için de geçerlidir sanırım. Bir metin ne kadar kısaysa, o kadar güçlü olmak zorundadır. Bu nedenle tıpkı bir fotoğrafta olduğu gibi, siyahla beyaz arasındaki karşıtlığı kontrast arttırmak zorundasınız. Öyküde her şey çarpıcı olmalı. Konu merak uyandırmalı, karakterler ilginç ve abartılı çizilmeli, olay örgüsü hızlı gelişmeli vesaire. Çünkü romanda olduğu gibi, karakterleri incelikle işleyecek vaktiniz yoktur. Karakter gelişimi uzun ve ayrıntılı bir şekilde ele alınamaz. Olay bir iki sayfa içinde sonuçlanmalı ve okuyucunun dimağında belirgin bir iz yüzden kısa öykü yazmak daha zordur. Ancak, kısa öykünün bir avantajı vardır Kısa olması. Bu nedenle sabırsız kişiler için biçilmiş kaftandır. Kısa öykü ile roman arasındaki fark, sulu boya resim ile yağlı boya arasındaki fark gibidir. Yağlı boyada resmi tamamlamak için günler, haftalar ve hatta kimi zaman aylarca vaktiniz vardır. Beğenmediğiniz yerleri düzeltebilir, yeni şeyler ekleyebilir, hiç olmadı tümden silebilirsiniz. Ama sulu boyanın süresi suyun kuruma hızına bağlıdır. Boya kuruyuncaya kadar en fazla birkaç saat vaktiniz vardır çoğu zaman sadece birkaç dakika… Genellikle bir saat içinde resmi bitirmek zorundasınızdır. Bu nedenle sulu boya hataları affetmez. Saydam bir boya olduğu için hataların üstünü kapatamazsınız. Bu nedenle sulu boyada bazı hatalar hoş görülür. Amaç, o anki ışık durumunu kâğıda mümkün olduğunca ana hatlarıyla, ama etkileyici biçimde yansıtmaktır. Ustaların elinde sulu boya resimler yağlı boyadan çok daha canlı ve gerçek gibi yapılmış bir sulu boyanın sanat değeri yağlı boyadan aşağı değildir. Hatta bu sanattan anlayanlar sulu boyanın canlı, saydam renklerini; kâğıt üzerinde bıraktığı lekelerin güzelliğini takdir eder ve birçok durumda onu yağlı boyaya tercih ederler. Aynı şekilde bazen bir kısa öykü okuyucunun imgeleminde yıllarca canlı kalabilir. Örneğin Steven Spielberg’in yönettiği “ Yapay Zeka” filmi, Brian Aldiss’in bir kısa öyküsünden uyarlanmıştır. Usta bir yazar tek cümleyle bir anda kafamızda bir sahneyi Ama Nedir Kısa Öykü?Önce “öykü nedir?” diye sormak gerekir belki de. Öykünün sözlükteki tanımı “Gerçek ya da hayali insanların başından geçen olayların eğlendirmek amacıyla anlatılması”dır. Burada eğlenme’ sözcüğünü gülüp oynama anlamında anlamamalıyız. Bize zamanın nasıl geçtiğini unutturan her şey eğlencedir. Müzik, oyun, dans, öğrenme ve hatta çalışma bile bir eğlence olabilir. Bütün bunlar insana zamanın geçişini unutturdukları takdirde eğlence entertainment’ olarak tanımlanabilir. İnsanlığın açlık, hastalık vs. dışında en büyük düşmanlarından biri can sıkıntısıdır. Sıkıntının anlamı ise zamanın akışının hissedilmesi ve yavaşlığından dolayı acı çekilmesi anlamına gelir. Eğer, yazdığınız öykü okuyucuya zamanın geçişini unutturabiliyorsa, eğlencedir. O halde, içinde acıklı ya da korkutucu olaylar barındıran bir öykü okuyucusuna zamanın geçişini unutturabiliyorsa, eğlence’ olarak sanatın temelinde vardır. Tabii ki spor, çalışma, eğitim ve araştırmanın temelinde de vardır. Bu nedenle eğlenceyi küçümseyenlere aldırmayın. İnsan için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri onu eğlendirmektir. Öykünüzün eğlendirici olması sizi utandırmamalıdır. Gurur duyabileceğiniz bir şeydir bu. Yüksek sanat, süslü cümleler kurmak ve güç anlaşılır olmak anlamına gelmez. Gerçi, güç anlaşılan bir metin, zeki bir okuyucuya zamanın geçişini unutturabiliyorsa eğlence kategorisine girer.Amerikan sanatının edebiyat, sinema, tiyatro vs. en iyi yanlarından biri aynı zamanda da zayıf noktası, sanatı eğlence entertainment’ olarak tanımlamasıdır. Bu, onun hafifliğinden kaynaklanmaz. Amerikalıların sanatı anlayış biçimlerinin, zamanla bağlantılı olmasından dolayı bu tabir kullanılıyor. Elbette kitleleri eğlendirmek, onları düşünceden ve ciddi işlerden uzak tutmak anlamında kullanıldığında yozlaşmış bir sanat anlayışına işaret eder. Ancak zamanın nasıl geçtiğini unutturması anlamında düşünmenin kendisinin de eğlence olduğunu unutmamalıyız. Bu kadar vicdan muhasebesi yeter. Kısa öykü yazmaya karar verdiyseniz, artık eğlence terimi sizi ürkütmemelidir. Kalemi elinize insanları eğlendirmek zamanın geçişini unutturmak amacıyla aldığınızı daima hatırlamalısınız. İşte size kısa öykü yazımı için iyi bir kılavuz!Yeniden Soruyoruz Öykü Nedir?Öykünün beynimizin gizemi henüz tam olarak anlaşılamamış içyapısıyla çalışma biçimiyle ilgisi vardır. Bu, kişilik bütünlüğümüz ve psikolojik dengemiz açısından çok önemlidir. İnsan yavrusu, 3 yaş civarında kendi öyküsünü ben şunu yaptım, şuraya gittim, şunu gördüm vs. oluşturmaya başlar. Bundan önce anımızın olmaması tesadüf değildir. Bence hayvanların da kendi öyküleri vardır. Bunu özellikle de iyi tanıdığımız evcil hayvanların davranışlarından anlayabiliyoruz. Ancak hayvanlar diğer hayvanların öyküsünü merak etmezken etseler de ellerinden gelen bir şey yoktur; insanlar daima başka insanların öykülerini öğrenmek isterler. Üstelik insanların elinde bunu öğrenmenin bir yolu vardır de çoğu zaman başkalarının öykülerini özellikle de övünme şeklindeyse dinlemek bizi sıkabilir. İşte bazı insanların iyi öykücü, bazılarının sıkıcı kabul edilmesinin altında bu ince ayrım yatar. Kötü öykücü öyküsünü, kendini ön plana çıkararak anlatır. Bu arada dinleyiciyi geri plana itecektir elbette. İyi öykücü öyküyle özdeşleşmenizi sağlar. Yem, oltanın ucundaki solucandır. Yem olmadan hiçbir balık oltayı yutmaz. Aynı şekilde, okuyucuyu yemlemezseniz, öykünüzle Ama Nedir Bunlar?İyi bir öykü anlatmanın yazmanın ön koşulu; okuyucuyu yemlemektir. Böyle söyleyince olumsuz şekilde anlaşılmasın. Burada yem’ sözcüğünü ödül’ anlamında kullanıyoruz. Aşağıya genel olarak tüm edebi metinlerde geçerli olan bazı kuralları sıralamak istiyoruzDüzgün Bir İmlaKötü imlâ ile yazılmış bir metin okuyucuyu çekmez. Temiz bir metnin gürültüden arınmış olması gerekir. İmla yanlışları, görüntüdeki parazit gibidir. Hiç kimse parazitli bir televizyon yayınını izlemek düzgün olması iyi bir öykü oluşturmaya yetmez; aynı zamanda cümleler birbirine doğal bir akış ile bağlanmalıdır. Yazarlıkta öğrenilmesi en zor şeylerden biri de budur. Tek başına çok güzel cümle kuruyor olabilirsiniz, ama yan yana gelen iki cümle birbiriyle akıcı bir şekilde bağlanmamışsa, anlatım durağanlaşır. Benim önerim, cümleleri asla kendi kendine yeten bir ada gibi kurgulamayın. Cümleler, etrafından yalıtılmış şatolar değildir. Kaldı ki bir şatonun bile zaman zaman dışarıdan yiyecek alması, insanların şatoya girip çıkması, başka şatolardan haber getirmesi vs. gerekir. Yani dünyada yazılabilecek tek bir cümle varmış gibi yazmayın. Her cümle, bir önceki cümleyi tamamlamalı ve bir sonraki cümleyi haber vermelidir. Cümleler, bir rafta hareketsizce duran vazolar gibi kurgulanmamalıdır. Tam tersine, raf biraz eğik olmalıdır ki o vazo yerinde duramasın, hareket basit bir örnekle açıklamak istiyorum“Ayça, kapıyı açtı. İçeri girdi. Ali’yi selamladı.” Buradaki üç cümle, bağımsız olarak ele alındıklarında hatasız olsalar da birbirleriyle bağlantılı değildirler. Cümleyi okuduğunda okuyucunun kafasında tek bir fotoğraf belirir ve bu fotoğrafın bir önceki ve bir sonraki fotoğrafla bağlantısı kurulmamıştır. Bu da duraklamalı bir slayt gösterisini andırır. Bu tür bir anlatım okuyucuyu tökezletir ve okuma eylemini akıcı olmaktan uzaklaştırır. Cümleler birbirini tamamlayan film kareleri gibi öyküyü şöyle de anlatabilirdik“Ayça kapıdan içeri adımını attığı anda Ali’yle göz göze geldi. Ali, sessiz bir şekilde ona bakıyordu. Bu bakıştan rahatsız olan kız, kendini selam vermek zorunda hissetti.”Bağlantısız üç cümleyi, bağlantılı üç cümleyle değiştirdik. Okuyucunun bu anlatım yapısını izlemesi çok daha kolay olacaktır. Böylece öykü daha akıcı hale gelecektir. Dikkat edilirse ikinci versiyonda karakterlerin duyguları da verilmiştir. Kendini onu selamlamak zorunda hissediyor, demek ki Ayça ile Ali arasında psikolojik bir gerginlik var, vs.İlginç KarakterlerGünlük hayatımız attığı adıma, söylediği söze paranoyakça dikkat eden; birbirine benzeyen; normalliğe, sıradanlığa, aynılığa tapan insanlarla doludur. Ama hiçbir okuyucu okuduğu bir öyküde günlük hayattaki bu tür sıradanlıkları görmek istemez. Okuyucu, karakterlerin tutkulu olmasını ister. Karakterler bir şeyi delicesine bir tutkuyla istemelidirler. Bir yazarın dediği gibi Bu bir bardak su bile olsa karakterler mutlaka bir şeyi delicesine istemelidir. Bu istek ne denli umutsuz olur, ne denli imkânsız görünürse ve isteyiş ne denli kuvvetliyse okuyucu karakteri o denli çok hayatta sivri dilli insanları pek sevmeyiz, çünkü çoğu zaman bize de batırırlar iğnelerini; oysa hayali karakterlerimiz sivri dilli olmalıdır. Kısaca korkusuz, sivri dilli, tutkulu ve dertli karakterler ilgimizi çekerler. Bu yüzden karakterin bir ağrısı, bir hastalığı, bir sorunu olmalıdır. Bu bir şive bozukluğu bile olabilir. Karakterlerin kaderi üzerinde etki edebilecek her şey işinize yarar. Bu yüzden karakterlerinizin bir şeylerden şikâyet edip durmasına aldırmayın. Aynı şekilde tutkulu bir şekilde bir şeyleri istemesi de sorun değildir. Klasik edebiyatta karakterler genellikle sınıf atlamak isterler. Ya da bir kadına tutkuyla DuygusuM. Forster’e göre öykünün temeli merak duygusudur. Merak duygusu oluşturmak için Agatha Christie olmak zorunda değilsiniz. Yazdığınız her şey okuyucuda merak duygusu uyandıracaktır. Yukarıda verdiğimiz örnekte, Ayça’nın kapıyı açtığını söylersek; okuyucu “Peki, sonra ne oldu?” diye soracaktır. Biz de yanıt veririz “İçeride Ali’yi gördü.” Okuyucunun merak duygusu tatmin olmuştur. Bu da sürükleyicilik açısından iyi değildir. O halde merak duygusunu canlı tutmalıyız.“Ayça, kendini Ali’ye selam vermek zorunda hissetti,” dediğimiz zaman, merakı canlı tutmuş oluruz. Çünkü okuyucu Ayça ile Ali arasında neler döndüğünü merak etmeye başlayacaktır. Usta bir yazar merak duygusunu bir halka gibi okuyucunun burnuna takarak onu dilediği yere sürükler. Merak duygusunun en iyi kullanıldığı yapıtlardan biri “Da Vinci Şifresi”dir. Elbette Agatha Christie ve Isaac Asimov gibi yazarlar da merak duygusunu en iyi biçimde kullanan yazarlar hayatta çatışmayı sevmeyiz, mümkün olduğunca her türlü çatışmadan kaçınırız. Ancak, edebi eserler böyle işlemez. Edebi eserlerden bir karakter çatışmadan kaçmak istese de kaçamaz. Eninde sonunda düşmanıyla yüzleşmek zorunda kalır. Bu onun kaderidir. Düşman, bir insan olmak zorunda değildir. Dediğimiz gibi, bir karakter kusuru bile olabilir. Bu nedenle karakterlerinizi savaştırmaktan korkmayın. Bir yazarın dediği gibi Okuyucu karakterlerin güç durumlara düşmesini ister ki hangi kumaştan yapıldığı ortaya kahramanın giriştiği savaşın nasıl sonuçlanacağını bilmiyor olabilirsiniz. Ama emin olun ki karakterler nasıl davranacağını bilmektedir. Çatışma insan doğasında vardır. Gerçekten bir şey elde etmek isteyen her varlık çatışmak zorundadır. Bakteri ve mantarlar arasında bile çatışma vardır. Güneş ışığı için ormandaki ağaçlar bile birbiriyle rekabet ederler. İnsan kimi zaman kendisiyle bile çatışır. O halde çatışmasız, sorunsuz, rahat bir dünya kurarak, hiçbir şekilde edebi bir eser yaratamazsınız. “Savaştan kaçmak, savaşa davettir.” Bu söz edebi karakterler için daha da SanatlarıSöz sanatları sizi ürkütmemelidir. Bilakis, onları öğrenmeli ve yeri geldiğinde kullanmalısınız. Akademisyenler tarafından tanımlanmış birçok söz sanatı vardır; ama genel olarak temelde “analojiler benzetimler” olduğunu söyleyebiliriz. Kısaca, bir şeyi bir başka şeye benzetmek, söz sanatıdır. Ancak, sürekli olarak “şu şuna benziyor” ya da “şu şunun gibi” demek de bir yerden sonra okuyucuyu sıkacaktır. Yazar, kullandığı sanatı görünmez hale getirmelidir. Bu konuda ne denli ustalaşırsa, yazı dili o denli gelişir. Örnek vermek istiyorum.“Ali için Ayça, tıpkı Adem’in cennetten kovulmasına neden olan yasak meyve gibiydi. Onu ısırmak istiyordu ama yapamıyordu,” şeklinde bir cümle kurduğunuzda, burada bir benzetme yapmış oluyorsunuz. Ali’yi Adem’e, Ayça’yı da Havva’ya benzetiyorsunuz. Aralarındaki ilişkinin illegalliğini de cennet-yasak meyve’ analojisi ile anlatmış oluyorsunuz. Ancak, sürekli olarak “gibi, tıpkı, benziyordu vs.” sözcükler kullanamazsınız. Bu sıkıcı olacaktır. O halde söz sanatlarının daha gelişmiş biçimlerine başvurmanız gerekir.“Ali, yasak meyveyi ısırmak istiyordu.”Bu cümle Ali’nin duygularını çok daha canlı biçimde anlatıyor. Üstelik Ali’nin tutkusu da okuyucuya aktarılmış oldu. Tutkunun edebiyatta önemli bir şey olduğunu söylemiştik. Söz sanatları olduğu için üzerinde çalışmaya NoktalarıHer öyküde okuyucunun tahmin edemediği bir ya da birkaç dönüm noktası olmalıdır. Bunlar öyküyü daha ilginç hale getirir. Peki, ama nedir dönüm noktası? Birçok farklı tanım yapılabilse de ben en hoşuma gideni vereyim Dönüm noktası, yazarın kendisinin dahi önceden bilmediği bir değişikliktir. Evet, yazar bazı şeyleri önceden bilmez. Yazarken aklınıza tuhaf bir fikir gelirse peşini bırakmayın. Çünkü o bir dönüm noktasıdır. Nasıl sonuçlanacağını göremeseniz de yazmaya devam edin. Kırılma noktaları genellikle okuyucunun tahmin edemeyeceği şeyler olduğu için, öyküyü daha inandırıcı kılacaktır. Sürprizler her zaman insanı canlandırır. Örnek vermek gerekirseÖyküyü Ali’nin Ayça’ya olan tutkusu üzerine kurguluyorsunuz. Ama sonradan asıl çılgın aşığın Ayça olduğu ortaya çıkıyor. Ali, aslında bir başkasını sevmektedir, vs. Burada bir kırılma noktası yarattık. Bu değişiklik, öyküyü başka bir boyuta götürecektir. Ancak, kısa öyküde kırılma noktaları çok fazla olamaz. Genellikle bir ya da iki kırılma noktasından fazlası, öykü için yeterli TutarlılıkHer şeyde olduğu gibi, öyküde de mantıksal tutarlılık önemlidir. Bir önceki maddede sözü edilen kırılma noktalarının öykünün tutarlılığına zarar vermesine müsaade etmemek gerekir. Kısa öykü, adı üstünde kısa bir metin olduğu için olayların başını ve sonunu mantıksal bir tutarlılık içinde yazmak nispeten kolay olacaktır. Özellikle karakterlerin psikolojisinde bu tutarlığa her zaman dikkat etmek gerektiğini unutmayın. Bir karakter kendisinden beklenmeyen bir şey yapabilir, hatta yapmalıdır da. Önemli olan bu davranışın okuyucuyu ikna edecek şekilde günlük hayatta insan davranışları her zaman tutarlı olmayabilir. İnsanlar, kendilerinin de açıklayamadığı nedenlerden dolayı tutarsız davranabilirler. Buna “basiret bağlanması” adını verirler. Ancak, öykü kahramanlarının böyle bir lüksü yoktur, davranışları açıklanabilir Kısa Yol İlkesiDoğanın en temel kanunlarından biri de varlıkların tembel oluşudur. Hiçbir varlık, kısa yol dururken uzun yolu seçmez. Seçtiği zaman iradesiyle doğası arasında bir çatışma gerçekleşir. Doğası ona kısa yolu seçmesini söylerken, iradesi tam tersini dikte bir metin oluştururken doğanın kanununa saygı göstermek gerekir. Kısaca, beş sözcükle anlatacağınız bir şeyi yedi sözcükle anlatmayın, iki olumsuzu art arda kullanmayın, sol kulağınızı sağ elle göstermeyin, aynı varlığı farklı isimlerle ve sıfatlarla adlandırmayın, zarfları az kullanın, vesaire. Buna minimalist yaklaşım denir ve çoğu zaman yazar adayını birçok zahmetten kurtarır. Kısa yol ilkesi anlatımı akıcı kılar ve okuyucunun önündeki pürüzleri gidererek, anlatımın hedefine odaklanmasını sağlar. Her zaman şu soruyu sorun? “Bunu daha kısa biçimde anlatabilir miyim?” Yanıtınız evetse, kısaltmaktan çekinmeyin. Stephen King’in hesabına göre, her taslağın % 10’u tanımı gereği kısa öykü minimalisttir. Öyküyü gereksiz yere uzatabilecek her şey, kısa öyküden başarılı olabilmek için bütün bu yazdıklarımızdan daha önemli olan şey, sürekli olarak yazmaktır. Her insanın yazmak için bir nedeni vardır. Ancak, her insanın uzun metinler yazacak zamanı, enerjisi ya da motivasyonu bulunmayabilir. Kimisi roman yazmak için gerekli sabra sahip değildir; kimisi yazma konusunda acemidir ve kendini geliştirmek istiyordur; kimisi elindeki konuyu roman boyutlarına genişletecek kadar kapsamlı bulmuyordur; kimisi de bir an önce edebiyat dünyasında ismini duyurmak istiyordur, ne olursa olsun, kısa öykü gerek edebiyata yeni başlayanlar, gerekse de ustalar için iyi bir alandır. Sonuç olarak sürekli olarak yazmak, edebiyatın temel niteliklerini özümsemek açısından gereklidir. Etiketler Akıcılık, Çatışma, Dil, Edebiyat, İmla, Karakter, Kılavuz, Kırılma, Kısa Öykü, Merak, Öykü, Sinan İpek, Söz Sanatı, Teknik, TutarlılıkYazar Hakkında Yazar, çizer, düşünür, öğrenir ve öğretmeye çalışır. Temel ilgi alanı Bilimkurgu yazarlığıdır. Bunun dışında Matematik, bilim, teknoloji, Astronomi, Fizik, Suluboya Resim, sanat, Edebiyat gibi konulara ilgisi vardır. Ara sıra sentezlediklerini yazı halinde evrene yollar. ODTÜ Matematik Bölümü mezunudur ve aşağıdaki başarılarıyla gurur duyarTBD Bilimkurgu Öykü yarışmasında iki kez birincilik, 2. Engelliler Öykü yarışmasında birincilik, Ya Sonra Öykü Yarışması'nda finalist, Mimarlık Öyküleri Yarışması'nda finalist, 44. Antalya Altın Portakal Belgesel Film Yarışmasında finalist. Ithaki yayınları Pangea serisinin 5. üyesi "Beyin Kırıcı" adlı bir romanı var. Samsun’da 5. sınıf öğrencisi olan Öykü Asya Göze, uluslararası bir başarıya imza atarak Kanada merkezli Caribou Matematik Yarışması’nda kendi kategorisinde dünya birincisi dünyada aynı anda 13-14 Ocak 2021 tarihlerinde gerçekleştirilen yarışmada 3. ve 4. sınıflar kategorisinde 5 bin 162 öğrenci arasından 9 öğrenci, 5. ve 6. sınıf kategorisinde de 8 bin 106 öğrenci arasından 1 öğrenci, tüm sorulara doğru cevap verdi. 5. ve 6. sınıf kategorisinde 15 soruluk sınavın bütün sorularını doğru cevaplayan tek kişi Öykü Asya Göze oldu. Öğretmenlerinin de dediği gibi düzenli ve yavaş çalıştığını dile getiren 10 yaşındaki beşinci sınıf öğrencisi Öykü Asya Göze, sınava nasıl hazırlandığını anlattı. Göze, “Sınav 15 soruydu. BİLSEM ve matematik öğretmenlerim beni ve diğer arkadaşlarımı bu sınava teşvik ederek bizi çalıştırdılar, konuları tekrar ettirdiler ve sonunda bu sınava katıldım. Bu sınava evde ek sorular çözerek, konuları tekrar ederek, sormam gereken soruları öğretmenime sorarak çalıştım. Ailem de bana soru kaynakları konusunda yardım etti. Öğretmenlerimin de dediği gibi düzenli ve yavaş yavaş çalıştım. Yani bir günde çalışıp bütün hafta boyunca çalışmamak değil de günlere dağıtıp yapıyorum. Öğretmenlerim de böyle diyor. Arkadaşlarda öyle yapabilir ben öyle yapıyorum” olduğunu arkadaşından öğrendiğini belirten Öykü Asya Göze, “Sınava arkadaşım da girmişti ve birinci olduğumu bana o söyledi. Ben o an çok mutlu oldum. Dereceye giren giremeyen herkesi tebrik ettim. Ailemizdeki kişilerle paylaştım. Onlar da çok mutlu oldu. Sevincimizi paylaştık. Matematik öğretmeni olabilirim çünkü bana matematiği alıştıran, öğreten öğretmenlerim matematik öğretmeni olabilirsin diyordu ben de matematik öğretmeni olabilirim. Bu sınav İngilizceydi. Uluslararası bir sınav olduğu için herkes İngilizce olan sınava katılıyor. İngilizceyi bildiğinde, anlayabildiğinde zaten sorular kolay geliyor. Ancak İngilizceyi bilen birçok arkadaşım İngilizcesini gösteremeyebilir. İngilizceyi biliyorsan bu sınavı yapabilirsin” diye matematiği çok küçük yaşlardan itibaren sevdiğini söyleyen babası Dr. Taner Göze, “Öykü beşinci sınıfa gidiyor ve matematiği küçüklüğünden beri çok seviyordu. Öğretmenlerinin de desteğiyle ve bizim aile olarak sunabildiğimiz destekle bu zorlu süreçte bile matematik sevgisi katlanarak arttı ve katıldığı sınavda başarılı oldu. Bizi de çok mutlu etti. Bu süreçte hep yanında olduğumuzu Öykü’ye hissettirdik ve hissettirmeye devam edeceğiz. Öykü Asya çok büyük mutluluk ve heyecan yaşattı bu süreçte. Öykü Asya ile birlikte ben tüm çocuklarımızı kutlamak istiyorum. Çünkü içinde bulunduğumuz bu pandemi sürecinde ciddi zorluklar ve değişimler yaşadık ve çocuklarımız da bizimle birlikte bu değişime ayak uydurdu. Gösterdikleri çaba ve gayretten dolayı tüm çocuklarımızı tebrik ediyorum. Hepsine başarılar diliyorum” ifadelerini kullandı. Ana Sayfa Haberler & Etkinlikler Haberler Öykü Yarışmamızın Kazananları Belli Oldu Üniversitemiz Geleneksel Liseliler Öykü Yarışması sonuçlandı. Üniversitemiz Beşerî Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen, “Gezegenin Geleceği Kaygılar ve Umutlar” temalı öykü yarışmasına 54 farklı şehirden 243 öğrenci öyküleri ile katılım gösterdi. Yarışmada dereceye giren eserler, Dr. Öğr. Üyesi Yusuf Gökkaplan ve Dr. Öğr. Üyesi Duygu Oylubaş Katfar’ın sunumlarıyla üniversitemiz Youtube kanalından canlı yayınla açıklandı. “Gezegenin Geleceği Kaygılar ve Umutlar” konulu öykü yarışmasında, Seçici Kurulun yaptığı değerlendirme sonucunda Çanakkale Fen Lisesinden Tuğba Tezcan’ın “Hissizleşen Dünyada İnsan Olmak” öyküsü birincilik, İstanbul Atatürk Anadolu Lisesinden Nehir Besen’in “İkinci Şans” öyküsü ikincilik ödülünü aldı. Yarışmada üçüncülük iki öğrenci tarafından paylaşıldı ve kazananlar; “Geleceği Umut Geçe” öyküsü ile Özel Tuzla Açı Anadolu Lisesinden Sevde Berre Taşkınoğlu ve “Ölmesin Melek” öyküsü ile Çanakkale İbrahim Bodur Anadolu Lisesinden Şevval Algül oldu. Gökkaplan Söyleyecek Sözü, Kaleme Alacak Yazısı Olan Bireyler Yetiştirmeyi Hedefliyoruz Dr. Öğr. Üyesi Yusuf Gökkaplan, yayın sırasında yaptığı açıklamada, yarışmaya ilginin beklenilenden fazla olduğunu belirterek, “Türkiye’nin birçok ilinden yarışmamıza yoğun bir ilgi vardı. Toplam 54 şehir, 205 farklı liseden 243 öğrenci yarışmamıza katılım sağladı. Bu bizi son derece mutlu etti. Kapadokya Üniversitesi olarak söyleyecek sözü, kaleme alacak yazısı olan bireyler yetiştirmeyi hedefliyoruz. Her bir öykü özenle yazılmıştı. Tüm öyküleri hem biz hem jüri üyelerimiz okudu. Her yazılan öykünün şüphesiz ayrı ayrı değeri var. Ancak bir şekilde bir değerlendirme kriteri belirleyip dereceye giren öyküleri seçmemiz gerekti. Ben eser gönderen ve dereceye giren tüm öğrencileri yürekten kutluyorum.” dedi. Dereceye Giren Eserler Kitaplaştırılacak Üniversitemiz Geleneksel Liseliler Öykü Yarışmasında dereceye giren 22 eser kitaplaştırılacak. Yarışmada dereceye giren eserler şöyle 1. Tuğba TEZCAN Çanakkale Fen Lisesi, “Hissizleşen Dünyada İnsan Olmak” 2. Nehir BESEN İstanbul Atatürk Anadolu Lisesi, “İkinci Şans” 3. Sevda Berre TAŞKINOĞLU Özel Tuzla Açı Anadolu Lisesi, “Geleceği Umut Geçe” 3. Şevval ALGÜL Çanakkale İbrahim Bodur Anadolu Lisesi, “Ölmesin Melek” 4. Dere ARAT TED Ankara Koleji, “Empatiyatör” 5. Ebubekir ACUN Beşir Atalay Anadolu İmam Hatip Lisesi, “Rebellionis” 6. Ceren KAVAKLI Kaya Beyazıtoğlu Anadolu Lisesi, “Kendini Unutan Şehir” 7. Irmak ÇATALTEPE Özel Enka Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, “Kutudaki Dünya” 8. Volkan KABAK Sultanbeyli Sabiha Gökçen Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi., “Cihangir Zamansız” 9. Ahmet Said ALDEMİR Nevşehir Anadolu Lisesi, “Hoşça Kal Köprüsünden Beyaz Mendil Sallarsın Böyle” 10. Asya Gül SAVAŞ Çatalca Çevre Bilim Koleji, “Biz Gören Körler Geleceği Görürse” 11. Duygu HATİPOĞLU Kadıköy Anadolu Lisesi, “Mavi İris Çiçeği” 12. Melike AYDIN Gazi Osman Paşa Anadolu Lisesi, “Çöpten Ruhlar” 13. Muhammed Fatih KUTAY Erzurum Anadolu Lisesi, “Sular Çekildiğinde” 14. Ela KARASOY Cağaloğlu Anadolu Lisesi, “Dünyanın Sonuna doğan Çocuklar” 15. Rojbin ÇELİK Suruç GAP Anadolu Lisesi, “Gelecek, Umutla Gelecek” 16. Kader DOĞAN Kırşehir Sosyal Bilimler Lisesi, “Son” 17. İrem BAYAT Mihrimah Sultan Kız İmam Hatip Anadolu Lisesi, “Yok Oluş Efsanesi” 18. Elif Hatice SARPDAĞ Mürşide Ermumcu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, “İnsanın Ötesine Bir Uyanış Yolculuğu” 19. Deniz İYİKAL Özel Akhisar Koleji Fen Lisesi, “Tükenmişlik” 19. Mustafa YILDIZ Ağrı Dağı Anadolu Lisesi, “İkinci Bir Umut” 20. Dilanur Güneş Çakırtepe Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, “Triskelion” 1246 Trabzon'da, Adalet Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nca ülke genelinde düzenlenen "Karanlığı Aydınlananlar" adlı öykü yarışmasında bölge birincisi olan eski hükümlü düzenlenen törenle ödüllendirildi. Trabzon'da, Adalet Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nca ülke genelinde düzenlenen "Karanlığı Aydınlananlar" adlı öykü yarışmasında bölge birincisi olan eski hükümlü düzenlenen törenle Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğinde, eski hükümlülerin istihdamı konusunda ön yargıları kırmak, sosyal ve ekonomik anlamda toplumsal duyarlılığı geliştirmek amacıyla Avrupa Yetişkin Öğrenimi Gündemi 4 Projesi kapsamında, denetimli serbestlik yükümlüleri ve eski hükümlülere yönelik "Karanlığı Aydınlananlar" öykü yarışmasında, "Kambur kelimeler" isimli öyküsüyle bölge birincisi olan Engin Koç, altınla Cumhuriyet Başsavcılığı Toplantı Salonu'nda düzenlenen ödül törenine, Trabzon Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Tuncel, Trabzon Denetimli Serbestlik Müdürü Zafer Gün, Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürü Mesut Yıldız, Trabzon Barosu Başkanı Sibel Suiçmez, öykü yarışmasında dereceye giren Engin Koç ve il koruma kurulu üyeleri töreninde konuşan Trabzon Cumhuriyet Başsavcısı Tuncel, denetimli serbestlik uygulamalarının önemli mesafeler kat ettiğini belirterek, 2005 yılı öncesi ceza adalet sistemimizde daha çok hapis ve para cezası uygulanırken denetimli serbestlik sisteminin kurulmasından sonra gerek yetişkin gerekse çocuk sanık şüpheli ve hükümlülere yönelik kamu kurumunda ücretsiz çalışma, hapis cezasının konutta infazı, bir eğitim kurumuna devam etme ve özellikle eğitim ve iyileştirme programlarına katılma gibi alternatif bir takım tedbirler uygulanarak ceza adaleti en iyi şekilde yerine getirildiğinin altını çalışmalarla suç ve suçlunun giderek azaltıldığı sağlıklı bir toplum yapısına ulaşmanın amaçlandığını aktaran Tuncel, toplam 167 kişinin katıldığı "Karanlığı aydınlananlar" isimli öykü yarışmasına Trabzon Denetimli Serbestlik Müdürlüğü adına 3 eski hükümlünün katıldığı yarışmada "Kambur kelimeler" isimli öyküsüyle Engin Koç'un bölge birincisi olduğunu hükümlü Engin Koç ise herkesin bin engelli adayı olduğu bir hükümlü adayı da olabileceğini girmesi dolayısıyla hayatını ertelemek zorunda kalmasının kendisini ve ailesini derinden etkilediğini aktaran Koç, hem denetimli serbestlik müdürlük personelinin sağlamış olduğu olanaklar hem de devletin eski hükümlülere sağladığı istihdam konusunda bilgilendirmeleri sonucu hayata tutunduğunu belirterek, denetimli serbestlik müdürlüğü personeline desteklerinden dolayı teşekkür etti. Trabzon'da kaçak alkol ve sigara operasyonunda 1 kişi gözaltına alındı Kaynak AA milli eğitim bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Trabzon, Adalet, Güncel, Son Dakika Son Dakika › Güncel › 'Karanlığı aydınlananlar' öykü yarışması - Son Dakika Bu haber AA tarafından hazırlanmış olup habere tarafından hiçbir editöryal müdahalede bulunulmamıştır. AA tarafından hazırlanan bütün haberler sitemizde hazırlandığı şekliyle otomatik servis edilmektedir. Bu nedenle haberin hukuki muhatabı AA kurumudur. Son Dakika Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın düzenlediği 3. Gençler Arası Öykü Yarışmasını, Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğrencisi Cihat Ceyhan ve Spor Bakanlığı tarafından düzenlenen 3. Gençler Arası Öykü Yarışması sonuçları açıklandı. Sezai Karakoç anısına “Bir Diriliş Öyküsü” temasıyla gerçekleştirilen yarışmada Anadolu Üniversitesi öğrencisi büyük başarı gösterdi. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın ve Yayın Bölümü öğrencisi Cihat Ceylan yazdığı öykü ile 3. Gençler Arası Öykü yarışmasında birinci oldu. Yarışma sonucuna göre dereceye giren isimler düzenlenecek olan törenle ödüllerini Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Kasapoğlu'ndan alacak.“Hikayem yaşlı bir kadının son gününü anlatıyor”Göçmen Kuşlar isimli hikâye ile yarışmada birinci olan Anadolu Üniversitesi öğrencisi Cihat Ceylan, kazandığı ödülden duyduğu mutluluğu ifade ederek başarısında emeği geçen herkese teşekkür etti. Ceylan, hikâyesini şu sözlerle dile getirdi“Hikayem yaşlı bir kadının son gününü anlatıyor. Ailesinden kimse onunla fazla ilgilenmez. Sadece kızının torunu altı yaşındaki Sema ile arkadaş gibidir. Arada bastonuna dayanarak bahçeye çıkar, kapı önüne oturup sokakta oynayan çocuklara, bisiklete binenlere, karşılarında yer alan kasap, terzi, kahvehane gibi dükkanlara bakarak vakit geçirir. Gelen geçene ezanın okunup okunmadığını sorar, kulaklarının işitmediğini bilen çoğu insan cevap vermeden yürür gider, birkaç kişi ise defalarca bağıra bağıra henüz okunmadığını söylemeye çalışır. Kendini bu dünyanın fazlalığı olarak görmesine rağmen bazen yaşadığı için hayattan mutludur. Sorsalar da sormasalar da özellikle çocuklara hayatını anlatmak en sevdiği şeydir. Çoğu zaman bahçede kiraz ağacının altındaki bankta oturur, uçan kuşlara, evin pencerelerinden yansıyan güneşe, gökyüzüne bakar.”

öykü yarışmasında birinci olan öykü