öğretmene verilen değer konulu taslak
beklentive talepler ile toplumun eğitimden ne anladığı ve öğretmene biçtiği değer özel bir sosyolojik anlam kazanmaktadır. Öğretmenlik, ülkemizde yakın geçmişe kadar daha fazla saygı duyulan bir meslek olarak düşünülmekteydi. Ancak, son yıllarda eğitim sistemimizde yaşanan aksaklıkların faturası toplum tarafından adeta
1Mart 2021 tarihi itibariyle geçerli olan KDV tevkifat oranları (16 Şubat 2021 tarihli ve 31397 sayılı Resmi Gazete de KDV tevkifat uygulamasına ilişkin 35 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ yayımlandı.)
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde öğretmenlerden protesto.'Öğretmen Performans Değerlendirme' taslak yönetmeliğini protesto eden çok sayıda öğretmen 'Öğretmenine
ÖğretmeneVerilen Değer ile İlgili Kompozisyon. Faydalı olması amacıyla öğretmene verilen değer ile ilgili bir kompozisyon örneği yazdım. Metni okuduktan sonra başlık koymayı unutmayınız. Eğitim çağına geldiğimizde okula başlayıp öğretmenle tanışıyoruz. On altı yıl gibi bir sürede eğitim hayatımızı
20212023 Dönemİ Bütçe HazŞrlama Rehberİ I GİRİŞ I 1 1. BÖLÜM - GİRİŞ 1.1. Rehberin Amacı Bu Rehber, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Site De Rencontre Gratuite En Suisse. Eğitim ve öğretim, milletin varlığı ve geleceği için hayati önemdedir. Eğitimin yapı taşı, merkezi, taşıyıcı unsuru ise öğretmendir. Öğretmenler, uzun bir süreçte edindikleri maddi manevî bilgi ve becerileri canlı tutmanın yanında sonraki nesillere aktarmada da tarihi rol üstlenirler. Öğretmenlik, toplumun nesnel ihtiyaçlarının yanı sıra, maneviyatını inşa ve ihya etmeleri sebebiyle medeniyetimizde önemli bir yere sahip olmuş, milletimiz nezdinde kutsal bir meslek öğretmenlerimize sadece bilgiyi değil, o bilgiyle canlanıp yeşerecek en saf, en temiz çocuk dimağlarımızı; aklımızı, kalbimizi de emanet etmekteyiz. Sesimizi, sözümüzü, yönümüzü onlarda ve onlarla boyu bitmeyen, bitmeyecek bir faaliyet olarak bilgilenmenin önemini en iyi kavrayanlar öğretmenlerimiz olmuştur/olmalıdır. Öğretmenlerimiz, yüksek idealleri ve milli mefkûreleri sadece canlı tutmaz, ayrıca hayatın her anında örnek alınması gereken ahlâkî sorumluluklarıyla da asil duygu ve davranışların öncüsü olma rolünü üstlenirler. Bilginin sosyal, kültürel, teknolojik, ekonomik tüm alanlardaki gelişmeleri doğrudan etkilediği dünyamızda, topyekûn kalkınma idealimiz, öğretmenlerimizin sorumluluğuyla aynı oranda saygınlığını da artıracak mahiyette olmalıdır. Bu inceliği unuttuğumuz veya ihmal ettiğimiz ölçekte hayatın rengi solmakta, millet olarak geleceğimiz yara almaktadır. Bilinmelidir ki, ilim ve irfan geleneğimiz içinde muallim olarak anıldığı dönemlerden beri öğretmenlik, formel düzenlemelere, resmi ifadelere gerek kalmadan kendiliğinden değer bulmuş, değer var ki, yüzyıllık siyasal iniş çıkışların toz dumanı içinde bu onurlu meslek erozyona uğramış, öğretmenlerimiz hak ettiği değeri göremez olmuştur. İlim ve irfan kriterlerinin doğasını zorlayarak ideolojik yaklaşan anlayışlar, öğretmenliği toplum mühendisliklerinin aleti ve aracı olarak Kasım Öğretmenler Günü de dâhil, çoğu darbe ürünü düzenlemeler, öğretmenlerimize hak ettikleri değeri vermek yerine ideolojik emeller için kullanılmasına neden bir durum da olsa, özellikle 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi öncesi ve sonrasında doğrudan millet varlığını hedef alan hain darbe girişiminde ve terör olaylarını destekleyen oluşumların içinde kimi öğretmenlerin de isminin karışmış olması, eğitim camiası adına büyük bir talihsizliktir. İlim, irfan ve güzel ahlak noktasında öncü olması gereken öğretmenlerimizin her zaman yanında yer alan, onların haklarını savunan bir sendika olarak, kim olursa olsun, çocuklarımıza şiddetin, öldürmenin yolunu gösteren insanlık dışı çabaları her zaman yandan, müşfik, naif, müfit davranışlarıyla çocuklarımıza rol model olan, geleceğimizi yoğuran unutamadığımız öğretmenlerimizin genel yekûn oluşturduğunu biliyoruz. Onlar, bizim ilim ve irfan göğümüzde parlayan yıldızlar; genç dimağlara yol gösterecek engin ufuklar on yıllar boyunca birbiri üzerine eklenmiş pek çok sorunu bulunmaktadır. Öncelikle öğretmenlik mesleği itibar erozyonu yaşamakta ve mesleğin statüsü tartışılmaktadır. Öğretmenlere sunulan maddi imkânların yetersizliği nedeniyle öğretmenlik tercih edilen bir meslek olmaktan giderek çıkmış, öğrencilerin hayallerini süsleyen bir meslek algısından uzaklaşmıştır. Öğretmenlerin maddi manevi sorunlarının çözülmesi ve öğretmenliğin yeniden cazip, öncelikle tercihedilen bir meslek haline getirilmesi gerekmektedir. Şartların iyileştirilmesi, öğretmenin motivasyonunu artıracak ve doğal olarak toplam verimliliğine büyük katkı olarak, bu vesileyle, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının yeniden hayata geçirilmesi, erkek kamu görevlilerine dayatılan kılık-kıyafet zorunluluğu, öğretmenlerin kariyer basamaklarına ilişkin yaşadıkları belirsizlik, ek ders esaslarındaki adaletsizlikler, öğretmen açığı, atama ve yer değiştirme süreçlerinde yaşanan problemler, yönetici görevlendirme süreçlerinde mahkeme kararlarının doğurduğu sorunlar, öğretmene şiddet gibi, çözüme kavuşturulması gereken sorunların bir an evvel aşılmasını ümit ediyor; öğretmenlerin gönülden katılacakları, kökü derinlerde bir Öğretmenler Günü özlemiyle, tüm öğretmenlerimizin emeklerinin değerinin anlaşıldığı, mesleğin itibarının ön plana çıktığı, sorunlarının çözüldüğü günlere erişmeyi diliyoruz. Abdullah ÇELİKŞube Başkanı
İşte öğretmene verilen değer... "Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" sözüyle öğretmenliğin önemine dikkat çeken ulu önder Atatürk, öğretmenliğin önemine birçok konuşmasında yer verirken, öğretmenlere karşı takındığı tavırla verdiği değeri de boyunca birçok lider ve komutan savaş alanlarında bile kendilerini yetiştiren kişileri yanlarından ayırmazken, onlara karşı gösterdikleri saygı ise örnek olacak nitelikte. ATATÜRK SINIFA GİRİNCE Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanını 24 Kasım 1928´e kabul eden Atatürk, bir köy okuluna girince öğretmen kürsüsünü terk eder. Atatürk bunun üzerine,"Hayır, yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz. Eğer izin verirseniz, biz de sizden faydalanmak isteriz. Sınıfa girdiği zaman cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir" ifadesiyle öğretmenlere verdiği önemi gösterir. "SULTAN MEHMET BENİM AMA O BENİM HOCAMDIR" Yaptığı fetih ile bir çağı kapatıp yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet, İstanbul fethi sonrası yanında Onu yetiştirene Akşemsettin, ile birlikte şehre girince yol boyunca dizilmiş şehir halkı ellerindeki çiçek demetlerini padişaha sunmak için sakalı ve duruşuyla Akşemseddin´i padişah sanan halk, çiçekleri Ona sunmaya çalışırken, atını geri çeken Akşemsettin göz ucuyla Fatih Sultan Mehmet´i Sultan Mehmet ise bunun üzerine, çiçeklerle kendisine doğru yürüyenlere, "Gidiniz çiçekleri gene ona veriniz. Sultan Mehmet benim, ama O benim hocamdır" ifadesiyle hocasına verdiği değerinin büyüklüğünü en iyi şekilde gösteriyor. YAVUZ´UN ATININ ÇAMURU Yavuz Sultan Selim, Mısır seferi sonrası dönüşünde yanında hocası Anadolu Kazaskeri İbn-i Kemal de bulunmaktadır. Ordu ilerlerken bir ara çamurla kaplı bir sahadan geçilirken İbn-i Kemal´in atının ayağı sürçer ve yerden sıçrayan çamurlar padişahın kaftanını alim İbn-i Kemal, başını önüne eğer ve endişeli gözlerle beklerken padişah "Hocam üzülmeyiniz. Sizin gibi bir alimin atının ayağından sıçrayan çamur bizim için bir ziynettir" ifadelerini kullandıktan sonra kaftanını çıkarıp "Vasiyetimdir, öldüğüm zaman bu kaftanı sandukamın üzerine sersinler" verdiği değeri gösteren Yavuz Sultan Selim´in vasiyeti de yerine getirilir ve çamur sıçrayan kaftan, Yavuz Sultan Selim´in sandukasına örtülür. VALİDE SULTAN CEZA İÇİN RİCACI OLDU Kanuni Sultan Süleyman şehzadeliği döneminde bir yandan kültür derslerini öğrenirken, ayrıca kuyumculuk sanatını da öğrenir. İstanbul´un en meşhur kuyumcularından Unkapanı´nda dükkanı bulunan Kostantin Usta ona kuyumculuk eğitimi verir. Fakat bir gün Şehzade Süleyman hocasının verdiği işi yapmaz. Hocası da Ona kızarak, "Sana bin sopa atacağım..." diye yemin duyan Valide Sultan´ın ise hocadan oğlunu affetmesini rica etmesi bazı tarihi kaynaklarda yer alır. Bu olay da tarihte eğitime ve eğitimciye verilen değerin en güzel örneklerinden birisi olarak dikkat çeker. "HOCAMIN YAPTIĞI HİZMETLER BİN ORDUYA BEDELDİR" Büyük Selçuklu sultanlarından Melikşah´ın yaşamı boyunca önem verdiği insanların başında veliahtlığı döneminde eğitmenliğini yapan veziri Nizamü´l-Mülk geliyor. Şehzadeliği döneminde siyasi, idari ve ilimi konularda Melikşah´a eğitim veren Nizamü´l-Mülk, Selçuklu Devleti´nin geleceği için kurduğu eğitim ordusuna her yıl 600 bin dinar harcama hakkı bulunmasının bazı kişileri rahatsız ettiği çekemeyen kişilerin Melikşah´a "Bu parayla büyük bir ordu kurulabileceği" yönündeki kışkırtmalarda bulunmasına karşın, Selçuklu Sultanının, "Hocamın yaptığı hizmet bin ordudan daha hayırlıdır" diyerek eğitmenine olan güveni ve saygısını göstermesi tarihi kaynaklarda yer alıyor.
Öğretmen toplumu aydınlatan güneştir ile ilgili bilgilendirici metin yazmak için gerekli basamaklar aşağıda verilmiştir. Soru a Verilen basamakları göz önünde bulundurarak “Öğretmen, toplumu aydınlatan güneştir.” konulu yazınızın taslağını hazırlayınız. Taslak aşağıda verilmiştir. Konu belirleme Öğretmenin topluma etkisi Metne başlık koyma Öğretmen Işık Olur Ana fikir belirleme Öğretmen yetiştirdiği nesillerle toplum için faydalıdır. Düşüncelerin giriş, gelişme, sonuç bölümlerini belirleme Giriş, gelişme ve sonuç bölümleri paragraflarda belirtilmiştir. b Taslağınızdan yararlanarak metninizi yazınız. Giriş Öğretmeni bir güneşe benzetebiliriz. Bu benzetme çok doğru olur. Çünkü güneş ışığı ve ısısıyla dünyayı aydınlatır ve ısıtır. Öğretmen de eğitimli, bilgili ve kültürlü oluşuyla etrafına ışık saçar. Yüreğindeki şefkatiyle merhametiyle öğrencilerin içini ısıtır. Gelişme Öğretmen demek aydınlık demektir. Çünkü öğretmen okumuş, görgüsünü, bilgisini artırmış kimsedir. Bu sayede bilgilerini öğrencilere aktarırken aslında toplumu da şekillendirmiş olur. Bu aşama hemen olacak bir şey değildir. Çocuklar öğretmenlerden aldığı eğitimle büyüyerek ileride topluma faydalı bir birey haline gelir. Yani öğretmenin topluma yararı uzun süren bir süreçte kendini göstermektedir. Sonuç Öğretmen adı üstünde bilgiyi, hayatı, nerede nasıl davranacağımızı bize öğreten kimsedir. Bu yönüyle çocuklara rehberlik eden, yol gösteren kimdir derseniz, tabii ki de öğretmendir. Kısaca özetlemek gerekirse, öğretmen toplumu aydınlatan güneştir sözü çok yerinde ve doğru bir sözdür. Öğretmenlerden aldığı ışıkla yoluna devam eden öğrenciler, büyüdüklerinde toplumun kalkınmasına, ilerlemesine, aydınlanmasına katkı sağlayacaktır. Bu nedenle öğretmene verilen değer çok önemlidir.
Ancak Türkiye’de 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak tahsis edilen gün, 12 Eylül askeri darbesinin ardından, darbe yönetiminin kararıyla kutlanmaya başlamıştır. Darbecilerin ruhunu yansıtan, izlerini taşıyan, yapmak istedikleri mühendisliğe öğretmenleri de ortak etmek için merasimleri ve kutlamalarıyla sorgulanmaksızın her yıl tekrarlanan Öğretmenler Günü, millet iradesini hiçe sayanların lütfuyla öğretmenlere de bir gün olsun’ denilerek ihdas edildiği günden beri kabul sorunu yeri milletin vicdanında nasıl meşrulaşmadıysa, 24 Kasım da aynı şekilde Kasım Öğretmenler Günü, mevcut haliyle, bin yıllık geçmişi yok sayan ve el yordamıyla kazılmış yüzeysel temeller üzerine bina edilmek istenen köksüz, ruhsuz anlayışın bir tezahürüdür. Öğretmenler Günü, öncelikle karşılığını medeniyet değerlerimizin derinliklerinde bulan bir temel üzerinde yeniden inşa edilmeli, darbelerin, darbecilerin, antidemokratik süreçlerin ve endoktrinasyon uygulamasının bir karşılığı olmaktan ve öğretim, milletin varlığı ve geleceği için hayati önemdedir. Eğitimin yapı taşı, merkezi, taşıyıcı unsuru ise öğretmendir. Öğretmenler, uzun bir süreçte edindikleri maddi manevî bilgi ve becerileri canlı tutmanın yanında sonraki nesillere aktarmada da tarihi rol üstlenirler. Öğretmenlik, toplumun nesnel ihtiyaçlarının yanı sıra, maneviyatını inşa ve ihya etmeleri sebebiyle medeniyetimizde önemli bir yere sahip olmuş, milletimiz nezdinde kutsal bir meslek öğretmenlerimize sadece bilgiyi değil, o bilgiyle canlanıp yeşerecek en saf, en temiz çocuk dimağlarımızı; aklımızı, kalbimizi de emanet etmekteyiz. Sesimizi, sözümüzü, yönümüzü onlarda ve onlarla boyu bitmeyen, bitmeyecek bir faaliyet olarak bilgilenmenin önemini en iyi kavrayanlar öğretmenlerimiz olmuştur/olmalıdır. Öğretmenlerimiz, yüksek idealleri ve milli mefkûreleri sadece canlı tutmaz, ayrıca hayatın her anında örnek alınması gereken ahlâkî sorumluluklarıyla da asil duygu ve davranışların öncüsü olma rolünü üstlenirler. Bilginin sosyal, kültürel, teknolojik, ekonomik tüm alanlardaki gelişmeleri doğrudan etkilediği dünyamızda, topyekûn kalkınma idealimiz, öğretmenlerimizin sorumluluğuyla aynı oranda saygınlığını da artıracak mahiyette inceliği unuttuğumuz veya ihmal ettiğimiz ölçekte hayatın rengi solmakta, millet olarak geleceğimiz yara almaktadır. Bilinmelidir ki, ilim ve irfan geleneğimiz içinde muallim olarak anıldığı dönemlerden beri öğretmenlik, formel düzenlemelere, resmi ifadelere gerek kalmadan kendiliğinden değer bulmuş, değer var ki, yüzyıllık siyasal iniş çıkışların toz dumanı içinde bu onurlu meslek erozyona uğramış, öğretmenlerimiz hak ettiği değeri göremez olmuştur. İlim ve irfan kriterlerinin doğasını zorlayarak ideolojik yaklaşan anlayışlar, öğretmenliği toplum mühendisliklerinin aleti ve aracı olarak kullanmıştır. 24 Kasım Öğretmenler Günü de dâhil, çoğu darbe ürünü düzenlemeler, öğretmenlerimize hak ettikleri değeri vermek yerine ideolojik emeller için kullanılmasına neden gerekçelerle sahneyi süsleme babından söylenmiş içi boş yaldızlı beyanlar, ne eğitimin ne öğretmenlerin sorunlarını giderebilmiştir. Bu tür beyanların çoğu pozitivist istikamette bir toplum tasarımına hizmet edecek tarz ve işleve sahip bir durum da olsa, özellikle 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi öncesi ve sonrasında doğrudan millet varlığını hedef alan hain darbe girişiminde ve terör olaylarını destekleyen oluşumların içinde kimi öğretmenlerin de isminin karışmış olması, eğitim camiası adına büyük bir talihsizliktir. İlim, irfan ve güzel ahlak noktasında öncü olması gereken öğretmenlerimizin her zaman yanında yer alan, onların haklarını savunan bir sendika olarak, kim olursa olsun, çocuklarımıza şiddetin, öldürmenin yolunu gösteren insanlık dışı çabaları her zaman yandan, müşfik, naif, müfit davranışlarıyla çocuklarımıza rol model olan, geleceğimizi yoğuran unutamadığımız öğretmenlerimizin genel yekûn oluşturduğunu biliyoruz. Onlar, bizim ilim ve irfan göğümüzde parlayan yıldızlar; genç dimağlara yol gösterecek engin ufuklar on yıllar boyunca birbiri üzerine eklenmiş pek çok sorunu bulunmaktadır. Öncelikle öğretmenlik mesleği itibar erozyonu yaşamakta ve mesleğin statüsü tartışılmaktadır. Öğretmenlere sunulan maddi imkânların yetersizliği nedeniyle öğretmenlik tercih edilen bir meslek olmaktan giderek çıkmış, öğrencilerin hayallerini süsleyen bir meslek algısından uzaklaşmıştır. Öğretmenlerin maddi manevi sorunlarının çözülmesi ve öğretmenliğin yeniden cazip, öncelikle tercih edilen bir meslek haline getirilmesi gerekmektedir. Şartların iyileştirilmesi, öğretmenin motivasyonunu artıracak ve doğal olarak toplam verimliliğine büyük katkı Eğitim Bakanlığı’nın yürürlüğe koyduğu bazı düzenlemeler, aldığı tavır ve tutumlar öğretmeni eğitimin aktörü olmaktan uzaklaştırmış, figüranı hâline getirmiştir. Öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırılmasına ve toplumsal saygınlığını yitirmesine ek olarak öğretmenler mesleklerini icra ederken çeşitli saldırılarla şiddet olaylarına maruz kalmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı, çalışanlarının sorunlarını sahiplenmeli ve çözümüne ilişkin çaba olarak, bu vesileyle, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının yeniden hayata geçirilmesi, erkek kamu görevlilerine dayatılan kılık-kıyafet zorunluluğu, öğretmenlerin kariyer basamaklarına ilişkin yaşadıkları belirsizlik, ek ders esaslarındaki adaletsizlikler, öğretmen açığı, atama ve yer değiştirme süreçlerinde yaşanan problemler, yönetici görevlendirme süreçlerinde mahkeme kararlarının doğurduğu sorunlar, öğretmene şiddet gibi, çözüme kavuşturulması gereken sorunların bir an evvel aşılmasını ümit ediyor; öğretmenlerin gönülden katılacakları, kökü derinlerde bir Öğretmenler Günü özlemiyle, tüm öğretmenlerimizin emeklerinin değerinin anlaşıldığı, mesleğin itibarının ön plana çıktığı, sorunlarının çözüldüğü günlere erişmeyi diliyoruz. EĞİTİM-BİR-SEN
İşte öğretmene verilen değer... "Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" sözüyle öğretmenliğin önemine dikkat çeken ulu önder Atatürk, öğretmenliğin önemine birçok konuşmasında yer verirken, öğretmenlere karşı takındığı tavırla verdiği değeri de boyunca birçok lider ve komutan savaş alanlarında bile kendilerini yetiştiren kişileri yanlarından ayırmazken, onlara karşı gösterdikleri saygı ise örnek olacak nitelikte. ATATÜRK SINIFA GİRİNCE Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanını 24 Kasım 1928´e kabul eden Atatürk, bir köy okuluna girince öğretmen kürsüsünü terk eder. Atatürk bunun üzerine,"Hayır, yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz. Eğer izin verirseniz, biz de sizden faydalanmak isteriz. Sınıfa girdiği zaman cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir" ifadesiyle öğretmenlere verdiği önemi gösterir. "SULTAN MEHMET BENİM AMA O BENİM HOCAMDIR" Yaptığı fetih ile bir çağı kapatıp yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet, İstanbul fethi sonrası yanında Onu yetiştirene Akşemsettin, ile birlikte şehre girince yol boyunca dizilmiş şehir halkı ellerindeki çiçek demetlerini padişaha sunmak için sakalı ve duruşuyla Akşemseddin´i padişah sanan halk, çiçekleri Ona sunmaya çalışırken, atını geri çeken Akşemsettin göz ucuyla Fatih Sultan Mehmet´i Sultan Mehmet ise bunun üzerine, çiçeklerle kendisine doğru yürüyenlere, "Gidiniz çiçekleri gene ona veriniz. Sultan Mehmet benim, ama O benim hocamdır" ifadesiyle hocasına verdiği değerinin büyüklüğünü en iyi şekilde gösteriyor. YAVUZUN ATININ ÇAMURU Yavuz Sultan Selim, Mısır seferi sonrası dönüşünde yanında hocası Anadolu Kazaskeri İbn-i Kemal de bulunmaktadır. Ordu ilerlerken bir ara çamurla kaplı bir sahadan geçilirken İbn-i Kemal´in atının ayağı sürçer ve yerden sıçrayan çamurlar padişahın kaftanını alim İbn-i Kemal, başını önüne eğer ve endişeli gözlerle beklerken padişah "Hocam üzülmeyiniz. Sizin gibi bir alimin atının ayağından sıçrayan çamur bizim için bir ziynettir" ifadelerini kullandıktan sonra kaftanını çıkarıp "Vasiyetimdir, öldüğüm zaman bu kaftanı sandukamın üzerine sersinler" verdiği değeri gösteren Yavuz Sultan Selim´in vasiyeti de yerine getirilir ve çamur sıçrayan kaftan, Yavuz Sultan Selim´in sandukasına örtülür. VALİDE SULTAN CEZA İÇİN RİCACI OLDU Kanuni Sultan Süleyman şehzadeliği döneminde bir yandan kültür derslerini öğrenirken, ayrıca kuyumculuk sanatını da öğrenir. İstanbul´un en meşhur kuyumcularından Unkapanı´nda dükkanı bulunan Kostantin Usta ona kuyumculuk eğitimi verir. Fakat bir gün Şehzade Süleyman hocasının verdiği işi yapmaz. Hocası da Ona kızarak, "Sana bin sopa atacağım..." diye yemin duyan Valide Sultan´ın ise hocadan oğlunu affetmesini rica etmesi bazı tarihi kaynaklarda yer alır. Bu olay da tarihte eğitime ve eğitimciye verilen değerin en güzel örneklerinden birisi olarak dikkat çeker. "HOCAMIN YAPTIĞI HİZMETLER BİN ORDUYA BEDELDİR" Büyük Selçuklu sultanlarından Melikşah´ın yaşamı boyunca önem verdiği insanların başında veliahtlığı döneminde eğitmenliğini yapan veziri Nizamü´l-Mülk geliyor. Şehzadeliği döneminde siyasi, idari ve ilimi konularda Melikşah´a eğitim veren Nizamü´l-Mülk, Selçuklu Devleti´nin geleceği için kurduğu eğitim ordusuna her yıl 600 bin dinar harcama hakkı bulunmasının bazı kişileri rahatsız ettiği çekemeyen kişilerin Melikşah´a "Bu parayla büyük bir ordu kurulabileceği" yönündeki kışkırtmalarda bulunmasına karşın, Selçuklu Sultanının, "Hocamın yaptığı hizmet bin ordudan daha hayırlıdır" diyerek eğitmenine olan güveni ve saygısını göstermesi tarihi kaynaklarda yer alıyor.
öğretmene verilen değer konulu taslak